Köyümüzün tarihinde Tavra ismine rastlıyoruz. Eski ismi Tavra olan köyümüzü hâla çoğu Amasyalı bu şekilde biliyor. Arazi yapısına, arazi yollarının eskiliğine ve yaylaların durumuna bakılırsa çok eskilerden süregelen bir köy olduğu ortaya çıkmaktadır. Köyün yerleşim özelliklerine baktığımızda dağ ile arazinin kesiştiği noktada olması, ekilebilir arazi ve mera hayvancılığına uygun olması, su kaynağına yakın olması, sulanabilir olması, çevreye hakim bir alanda kurulu olması sebebiyle köyün ilk yerleşiminin Türkmen olduğu tahmin ediliyor. Amasya'yı fetheden Danişment Ahmet Gazi zamanında bölgeye gelen iki beylikten birisi Merzifon Tavşan dağına diğeri ise Akdağ'a yerleşmiş. Bu beyliklerin yerleşmesi ile yöre Türkleşmiş ve bir daha el değiştirmemiştir. Bu vakitten sonra ise farklı rivayetler var. Birincisi; Tavra arazileri yaylak olarak medreseye vakfedilmiş. Akviran nahiyesinin (Karakese) Rum saldırılarıyla yanmasından sonra ise köyümüzün bir kısım Akviranlı'ya toprak olarak devlet tarafından verilmiş olabileceği ihtimali. İkinci bir rivayet ise; köyümüzün ulema ve devlet adamı yetiştiren Akdağızade ailesine çiftlik olarak verildiği ve bu ailenin zulümden kaçan Akviran Nahiyelilere arazi verdiği bilgisi. Köyümüzün yerleşim yeri itibariyle çiftlik olma ihtimali de yüksek. Yakın tarihte ise bir rivayete göre çevreye zulüm yapan eşkıyalardan birisi köyümüzün Amasya yolunda bulunan bir deresinde vurularak öldürülmüş. Derenin adı o günden sonra ise Gavur Deresi olarak kalmış. Köyümüzün mezarlığında kabri olan muhterem zatın ise Derebaşalan Medresesi mezunu ve alimlerinden Akdağızade Efendi olduğu tahmin ediliyor.
|